KLİNİK ARAŞTIRMALAR NEDİR?

Klinik araştırmalar; gönüllü insanların katılımıyla gerçekleştirilen ve tıbbi bilgi elde etmeyi amaçlayan bilimsel çalışma olarak tanımlanır. Çalışmaya katılan insanlar; sağlıklı gönüllü ya da hasta olabilir. Bazı çalışmalar sağlıklı gönüllüde de yapılırken kanser çalışmaları sadece gönüllü kanser hastaları ile yapılmaktadır.

Klinik araştırmalar hastalıkları ve tedavisine anlamımıza yardım ederken yeni ilaçların geliştirilmesinin de güvenilir yoludur. Daha iyi ve yenilikçi tedavilere güvenle ulaşmanın yolu klinik araştırmalardır. Bu araştırmaların birinci hedefi insanlığın ve hastanın yararıdır. Bir ilacın veya bir cihazın inşalar da yaygın ve güvenle uygulanabilmesinin yolu klinik araştırmalardır.

KLİNİK ARAŞTIRMALAR GÜVENLİ MİDİR?

Klinik araştırmaların etik olması ve gönüllü haklarının korunması Helsinki bildirgesi, ulusal ve uluslararası kanunlar ile teminat altına alınmıştır. Tüm araştırmacılar bu ilkelere uyacağına söz vermiştir. Bu ilkelere dayanan klavuzlar ulusal ve uluslararası sağlık oteritelerince belirlenmiştir. Bu denetleyicici ve düzenleyici kurumlar ile ve etik kurullar bir klinik araştırmanın sağlıklı yapılmasını, gönüllü haklarının korunmasını ve sonuçların kamuoyunca duyulmasını sağlarlar. Bu disiplin içinde yapılan çalışmalarda;

Helsinki bildirgesi ve klavuzlara uygun bir işleyiş vardır, Araştırmaya katılan gönüllülerin haklarını korunur, Hasta ya da gönüllünün sağlığı en temel ilke olarak benimsenir, Hasta mahremiyetlerini korunur, Araştırmadan elde edilen verilerin güvenilir olduğunu gösterliilir, Yeni bilgilerin toplum için kullanılmasına izin verilir Olumlu ya da olumsuz sonuçlar kamuoyunca öğrenilir.

HELSİNKİ BİLDİRGESİ NEDİR?

Helsinki Bildirgesi, tıbbi araştırmalarda gönüllü haklarını korumak için belirlenmiş etik ilkelerin bir araya getirildiği bir dokümandır. 1975 yılında Helsinki'de yapılan Dünya Tıp Dernekleri Genel Kurulu'nda kabul edilen bu bildirge, gönüllülerin korunması ve etik prensiplere uyulması gerektiğini vurgulamıştır. Araştırma etiği açısından, katılımcıların rızasının alınması, gönüllülerin güvenliği ve refahı, bilgi verme, gizlilik ve şeffaflık gibi prensipler bu bildirgeyle belirlenmiştir. Helsinki Bildirgesi, araştırmacıların, özellikle gönüllü insanlar üzerindeki tıbbi ve bilimsel araştırmalar yaparken uymaları gereken temel etik kuralları belirlemiş ve bu kurallar uluslararası alanda kabul görmüş etik prensipler haline gelmiştir. Bu bildirge, tıbbi araştırmalarda insan deneklerin haklarını korumak ve onların güvenliğini sağlamak adına bir çerçeve oluşturmuştur. Bu bildirge yıllar içinde geliştirilmiş ve hala temel etik çerçeve olmaya devem etmektedir.

BİLGİLENDİRİLMİŞ GÖNÜLLÜ OLUR FORMU (BGOF) NEDİR?

Bir araştırmaya dahil olmadan önce araştırmacılar sizden izin formu yani Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu (BGOF) imzalamanızı isteyeceklerdir.

Gönüllünün belirli bir araştırmaya katılma kararıyla ilişkili olan araştırma hakkındaki bütün unsurlar konusunda bilgilendirildikten sonra, gönüllünün araştırmaya katılma konusunda istekliliğini kendi rızasıyla onayladığı ve yazılı onay verdiği belgeye bilgilendirilmiş gönüllü olur formu (BGOF) denilmektedir. Gönüllülük bu form yolu ile yazılı, imzalı ve tarihli olarak belgelendirilmektedir. Bu form gönüllünün çalışmanın amacını, risk ve muhtemel faydalarını anladığını ve onayladığını ifade etmektedir.

Herhangi bir klinik araştırmaya katılırken bilmeniz gerekenler;

  • Araştırmanın adı, amacı, tedavi türüne dair detaylı bilgiler
  • Muhtemel fayda, risk ve yan etkiler
  • Araştırmanın süresi, gönüllü sayısı
  • Gönüllünün sorumlulukları
  • Alınacak örnekler (kan vb.) nasıl kullanılacak
  • Gönüllü kayıtlarının gizliliği
  • Araştırmacıya 24 saat ulaşılabilecek telefon numarası

KLİNİK ARAŞTIRMAYA KATILIMDA ÖDEME OLACAK MI?

Herhangi bir klinik araştırmaya katılırken sizin ödeme yapmanız gerekmemektedir. Ayrıca ülkemizde klinik araştırmaya katılımınızdan dolayı size ödeme yapılması da söz konusu olmamaktadır.

Ancak özellikle yeni ilaç geliştirilmesi süreçlerine yönelik klinik araştırmalarda, tüm gönüllülere araştırma süresince sağlık sigortası yaptırılmakta ve bazı çalışmalarda ise ulaşım, yemek ve iş gücü kaybına karşı önlemle alınmaktadır. Tüm ödemeler etik kurullarca onaylanmaktadır. Çalışma kapsamındaki giderlerde gönüllü ya da sosyal güvenlik kurumları ya da sigortalara yansıtılamaz. Giderler çalıma bütçesinden karşılanır. Bu bütçede etik kurullarca onaylanmaktadır.

İZİN ALINMASI GEREKİR Mİ? VE KİŞİSEL SAĞLIK BİLGİLERİ GİZLİ KALACAK MI?

Tüm klinik çalışmalar etik kurullar ve sağlık bakanlığının ilgili dairelerinin onayı ile yapılabilir. Sağlık Hizmetleri mevzuatları gereğince Klinik araştırmalar etik kurul tarafından bilimsel ve etik açıdan incelenip onaylandıktan ve çalışmanın niteliğine göre Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ile Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünden izin alınarak yapılmaktadır.

Klinik araştırmalarda gönüllülerin kimliğini ortaya çıkaracak kayıtlar gizli tutulur, kamuoyuna açıklanmaz ve araştırma sonuçlarının yayımlanması halinde dahi gönüllülerin kimlik bilgileri gizli kalmaya devam eder.

Sadece gerektiğinde ilgili sağlık otoriteleri gönüllünün orijinal tıbbi kayıtlarına doğrudan erişim sağlayabilir.

KLİNİK ARAŞTIRMAYA NASIL KATILABİLİRİM?

Klinik araştırmaların her biri araştırmanın türüne özgü koşulları sağlayan gönüllüleri araştırmaya dahil eder.

Araştırmalarda bu koşullar “dahil edilme” ve “hariç tutulma” kriterleri olarak ifade edilir. Bu tür kriterler arasında yaş, cinsiyet, mevcut hastalığın tipi ve derecesi vb. bulunmaktadır. Kanser ve buna benzer hastalıklar dışındaki faz 1 çalışmalara sağlıklı gönüllü insanlar katılmaktadır. Faz 1 dediğimiz bir tedavinin ilk defa insanlarda uygulandığı ve ne kadar güvenli olduğunun araştırıldığı klinik araştırmalardır.

ARAŞTIRMA ETİK KURULU NEDİR?

İnsan üzerinde yapılacak biyomedikal araştırmaların; hasta ve sağlıklı gönüllülerin hakları açısından etik ilkelere uygun olup olmadığını inceleyerek bir karara varmak, araştırmaları izlemek ve görüş bildirmek amacı ile oluşturulan kurullardır. Bu kurullar sağlık bakanlığında merkezi etik kurul ve üniversiteler ve araştırma hastanelerinde olan yerel etik kurullar olarak teşkilatlanmıştır. Bu kurullarda görev alanlar alanında uzman kişilerden seçilmekte ve sağlık bakanlığınca onaylanmaktadır. Her çalışma ilk önce bu krullarca bilimsel ve etik yönden değerlendirilip onaylanmatadır.

KLİNİK ARAŞTIRMA FAZ ÇALIŞMALARI NEDİR?

İlacın keşfinden sonra insanlar için kullanıldığı çalışmalardır. Bu aşamadan önce ilaç adayı maddeler toksisite güvenilirlik ve temel etki yönünden değerlendirme aşamalarını başarı ile geçmiştir.

KLİNİK ARAŞTIRMALAR TARAFSIZ MIDIR?

Çalışma yöntemi belirlerken taraf tutmayı öneyecek tedbirler alınmalıdır. Taraf tutmayı önlemek için genellikle randomizasyon ve körleme gibi tekniklerin kullanılması gerekmektedir. Çalışma yöntemi belirlerken gönüllü sayısının, alım ve dışarıda bırakma kriterlerinin doğru belirlenmesi de çalışmanın sağlıklı olması bakımından önemlidir. Yöntem şu bulguları içermelidir:

  • Denek sayısı ve çalışmaya alınma dışında bırakma kriterleri
  • Kontrol grubu seçimi ve deneklerin çalışmaya nasıl alınacağı (randomizasyon)
  • Körleme/maskeleme yöntemleri
  • Uygulanacak işlem seçimi, plasebo kullanımı, eğer tedavi verilecekse tedaviyi durdurma ya da değiştirme kriterleri
  • Sonuçları karşılaştırma kriterleri, kullanılacak istatistiksel yöntemler

RANDOMİZASYON NE DEMEKTİR?

Randomizasyon, araştırmalarda sık kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntem, katılımcıların belirli gruplara veya koşullara atanmasında rastgelelik ilkesini temel alır. Yani, katılımcılar arasındaki farklılıkları veya önyargıları en aza indirmek ve istatistiksel güvenilirliği artırmak amacıyla kullanılır.

Örneğin, klinik bir çalışmada katılımcılar rastgele olarak gruplardan birine atanır. Bu rastgele atama, katılımcıların özelliklerine, yaşlarına, cinsiyetlerine veya diğer özelliklerine bağlı olmaksızın gerçekleşir. Böylelikle, her iki grupta da benzer özelliklere sahip katılımcılar bulunur ve sonuçlar, tedavinin etkisinin daha doğru bir şekilde değerlendirilmesine olanak tanır. Bu sayede elde edilen sonuçlar, tesadüfi veya dış etkenlere bağlı olmayan gerçek tedavi etkilerini daha doğru bir şekilde yansıtır.

PLASEBO NE DEMEKTİR?

Plasebo, gerçek bir tedavi veya aktif bir bileşen içermeyen, inert veya etkisiz bir madde veya tedavi yöntemidir. Hazırlanan plasebo kesinlikle insan sağlığına zararlı olamaz ve etkili vitamin dahi olsa aktif bir bileşen taşıyamaz. Genellikle kontrol gruplarıyla karşılaştırma yapmak için kullanılır. Bu amaçla yapılan plasebo etkili ilaçtan ayırt edilemeyecek şekilde renk, konu ve şekil olarak benzer yapılır. Gönüllüler plaseboyu gerçek ilaçtan ayırt edemezler. Çoğu çalışmada doktor da o hastanın ilaç ya da plasebo grubu mu olduğunu bilemezler. Bu çalışmalara çift kör çalışmalar denilir.

Plasebo, klinik araştırmalarda, araştırmacıların gerçek tedavi veya ilacın etkisini değerlendirmek için kullanılan bir kontrol yöntemidir. Örneğin, bir ilacın gerçek etkisini ölçmek için plasebo kontrollü bir çalışma yapılabilir. Deney grubu ilacı alırken, kontrol grubu ise etkisiz bir madde olan plaseboyu alır. Böylelikle, ilacın gerçek etkisi ile plasebo etkisi arasındaki farkı değerlendirmek mümkün olur.

Plasebo etkisi ise bir kişinin bir tedavi veya ilaç almadığı halde, alıyormuş gibi hissederek veya inanarak iyileşme göstermesi olarak tanımlanır. Plasebo etkisi, beklentiler, motivasyonlar, kişisel inançlar veya deneyimler gibi psikolojik ve bilişsel faktörlerden kaynaklanabilir. Bu etki, gerçek bir tedavi veya müdahale olmadan bile bir kişinin iyileşme sürecini olumlu yönde etkileyebilir.

İlaç adayı moleküllerin insanda ilk uygulandığı çalışmalardır. Genellikle sağlıklı gönüllülerle yapılmaktadır. Kanser ve Alzheimer gibi hastalıklarda gönüllü hastalar çalışmaya katılır. Bu fazın temel amacı insanda molekülün güvenliğinin ortaya konmasıdır. Bu aşama daha özellikli araştırma merkezlerinde yürütülmektedir.

Hastalıkta yeni molekülün etikliğinin kanıtlanması için yapılan çalışmalardır. Hastalığın tedaviye verdiği cevap ilk incelenen hedeftir. Faz 2 daha çok hasta ile yapılır ve güvenlik değerlendirmeleri de bu aşamada önemini devam ettirir.

Moleküllerin etkinliği ve güvenirliliğini daha geniş bir hasta popülasyonu üzerinde randomize, çift-kör, plasebo ya da standart tedavi ile karşılaştıran kontrollü çalışmalardır. Bu aşamada çalışmaya yüzler ya da binlerce hasta dahil edilir. Bu şamada başarılı olan maddeler; ilaç olarak ruhsatlanmak üzere sağlık kurumlarınca değerlendirilir. Ya da daha önce ilaç olarak tanımlandıysa yeni uygulama ve kullanma alanlarında ruhsatlandırılır.

Ruhsat almış ve günlük kullanılan ilaçların onaylanmış endikasyonlarında kullanımında geniş toplum uygulamalarında emniyetini ve etkililiğini daha fazla incelemek veya yerleşik diğer tedavi ürün ve yöntemlerle karşılaştırmak için yapılır.