Sayfa Yazarı: Uz. Dr. Gökhan KARAKAYA
İmmünoterapi bağışıklık sisteminin kanser hücreleri ile savaşmasını sağlayan bir tedavi türüdür. Vücudun kendi hücrelerinden oluşan kanser hücreleri, sağlıklı hücrelerden farklı yapıdadır. Bu yüzden vücudun savunma sistemi, kanser hücreleri ile savaşır. Ancak kanser hücreleri, bazı farklılaşmalar yaparak bağışıklık sisteminin onları tanımasını ve harekete geçmesini engelleyebilir. İmmünoterapide hedef bağışıklık sistemini yeniden organize ederek vücudun kanseri kendi kendine yenmesini sağlamaktır. Kanser hücreleri, bağışıklık sisteminin kendisine yanıt vermesini ve yok etmesini engelleyici birçok mekanizma kullanır. İmmünoterapide kullanılan tedaviler, bu kaçış mekanizmalarına engel olup bağışıklık sisteminin kanserli hücreleri tanıyıp fark ederek yok etmesini sağlar.
Kemoterapi, kanser hücresinin çekirdeğinde yer alan yapıları hedef alarak hareket eder. Bu yapıyı tahrip eder ve kanser hücresini ortadan kaldırır. Akıllı ilaç tedavisinin temel etkisi kanserin gelişimde rol alan biyolojik yolların engeller ve kanser hücresinin yaşamını engeller. Her iki yolda kanser hücrelerini hedefler.
İmmunoterapi kişinin kendi bağışıklık sisteminin aktif hâle gelmesini sağlar. Aktifleşen savunma hücreleri kansere karşı gelir. Kemoterapi ve akılı ilaçların yan etkileri de immunoterapiden farklıdır. Kemoterapi ve akıllı ilaç yan etkisi hızla çoğalan kanser hücrelerine benzer şekilde sağlıklı doku hücrelerinin de ölmesine bağlıdır. İmmunoterapi yan etkisiyse savunma hücrelerinin kendi organ ve hücrelerimize hücumuna bağlı olarak gelişir
Kemoterapi ve hedefli tedavilerdeki en önemli sorun tedavi yanıtının kalıcı olmamasıdır. İmmünoterapi tedavisi ise kemoterapi ve hedefe yönelik tedavilere göre çok daha iyi ve uzun süreli yanıtlar sağlayabilmektedir. İmmünoterapi, bu kalıcı yanıtı bağışıklık sisteminde T hücrelerinde bir hafıza oluşturarak sağlamaktadır.
Kontrol noktası inhibitörleri (Check point inhibitör): Günümüzde birçok kanserde dramatik iyileşme sağlayan ve kullanımı gittikçe yaygınlaşan ilaçlardır. Bu özel molekülerler bağışıklık sistemindeki doğal fren mekanizmasını ortadan kaldırarak, kanserli hücreyi tanıyan ve saldıran T hücrelerinin aktivasyonunu sağlar. Diğer bir değişle bu moleküller bağışıklık sisteminin kanserli hücreye saldırmasını durduran ‘kontrol noktası proteinlerini’ bloke ederek etki gösterir. Kontrol noktası inhibitörü ilaçların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Başlıca kullanılan ilaçlar şunlardır. PD-1 inhibitörleri pembrolizumab ve nivolumab: PDL-1 inhibitörleri, avelumab, durvalumab, atezolizumab; CTLA-4 inhibitörleri ipilimumab ve tremelimumab.
T Hücresi Transferi: T hücresi transferinde, kişinin kanserli dokusunda bulunan T hücreleri alınarak laboratuvar ortamında çoğaltılır. Ardından hastaya transfer edilen T hücreleri, immün sistemin tekrar kanser hücrelerine yanıt vermesini sağlar.
Sitokinler: Bağışıklık sistemi hücreleri tarafından üretilen sitokinler, immün sisten hücrelerinin aktivitesinde önemli bir paya sahiptir. Hücre reseptörlerine bağlanarak hücrelerin çoğalmasını sağlar. Deri altı, kas ya da damar içine uygulanan immünoterapi yönteminde çoğunlukla interlökinler, interferonlar ve GM-CSF türü sitokinler kullanılır. Böylece, immün sistem hücrelerinin çoğalması tetiklenirken, tümörlerin beslendiği kan damarlarının oluşumu bozulur.
İnterferonlar: Vücudun kendisi tarafından üretilen interferonlar (IFN), tümörün büyümesini yavaşlatmak için kanser hücrelerinin çoğalma mekanizmalarını bozar.
İnterlökinler: Vücut tarafından üretilen interlökinler (IL), bağışıklık hücrelerinin daha hızlı bölünmesini ve olgunlaşmasını sağlar. Ayrıca kanser hücrelerine karşı üretilen antikor miktarının da artması sağlanır.
Monoklonal Antikorlar: Bu protein türü, kanser hücrelerinin işaretlenmesini sağlayarak bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini fark etmesini kolaylaştırır. Kanser hücrelerinin çoğalmasını da önleyen monoklonal antikorlar, bazı vakalarda radyoaktif maddeler ile kaplanarak vücuda verilir. Böylece radyoterapi işlemi, direkt hedefe dönük olarak yapılabilir. Bazı vakalarda ise farklı kanser ilaçları monoklonal antikorlara yüklenir. Böylece kanser ilacının direkt olarak kanser hücrelerine ulaşması sağlanır.
Virüsler: Onkolitik virüsler olarak bilinen bazı virüs türleri, vücuda verildiğinde sağlıklı hücrelere zarar vermeden kanser hücrelerini yok eder. Ayrıca immün sistemi yönlendirebilir.
Tümör aşıları: Tümör hücrelerinden elde edilen antijenlere karşı geliştirilir. Antikor üretimini tetikleyen adjuvanlar, yardımcı maddeler olarak kullanılırlar Antikor üretimini tetikleyen bağışıklık sistemi ajanlarıdır.
İmmünoterapi ilaçlarının kullanım yaygınlığı kanserin birçok alanında her geçen gün artmaktadır. Son yıllarda özellikle ‘kontrol noktası inhibitörleri kemoterapi ve radyoterapi ile birlikte ya da tek başına kullanılmaktadır. İlk yıllarda öncelikle metastatik yani yaygın evrede kullanılırken artık günümüzde erken evre kanserlerde kemoterapi ile birlikte kullanımı söz konusudur. İmmunoterapi duraylılığına göre kanserler, immunojenik, inflame ve immun duyarsız olarak sınıflabailir. İmmun duyarsız kanserleri immun duyarlı hale getirme çabaları devam etmektedir.
İmmünoterapi, kemoterapi ve hedefe yönelik tedavilere göre daha kolay tolere edilebilir yan etkiler göstermektedir. Kemoterapide hastalarda görülen bulantı, saç dökülmesi, kan değerlerinin düşmesi, halsizlik gibi yan etkiler, immünoterapide nadirdir. Ancak kemoterapiden farklı olarak bu ilaçlar bağışıklık sisteminin etkisi artırdığı için kendi sağlıklı hücrelerimizi yabancı olarak algılayıp, böbrek, bağırsak, endokrin bezler, karaciğer ve diğer organlarla ilgili problemler oluşturabilir. En sık yan etki olarak ishal, kaşıntı, cilt döküntüsü, halsizlik ve hipotiroidiye rastlanır. Nadiren pnömoni hepatit gibi yan etkilerde görülebilir.
En sık kullnılan immunoterapi yöntemi olan kontrol noktası inhibitörleri kemoterapi gibi damardan (intravenöz) serum yolu ile verilmektedir. Uygulama öncesi özel bir hazırlık gerekmez. İmmünoterapi genellikle iki yada üç haftada bir yada ayda bir döngüler halinde infüzyon şeklinde uygulanır.
Hastalık yanıt elde edildiği ya da stabil olduğu (ilerlemediği sürece) ve hastanın yaşamını tehdit eden yan etkiler gelişmediği sürece hastalar immünoterapiye sürekli devam edilmektedir. Yapılan bazı çalışmalar daha kısa süreli kullanımının etkilerini değerlendirmektedir. İyi yanıtlı metastatik hastalıkta immünoterapinin ne zaman kesilmesi gerektiği ile ilgili bilgiler henüz net değildir.
Hastalığın çeşidine ve evresine bağlı olarak immunoterapi uygulamaları değişmektedir. Hangi hastanın immünoterapiye uygun olduğunu belirlemek için bazı kanserlerde tümör dokusunda özel moleküler testler yapılması gerekir. Bu testler: PDL-1, CPS, MSI, MMR, CD-8 ve TMB . Bu testler immünoterapiden faydayı öngörmekle birlikte immünoterapiye aday hastaları kesin ve %100 doğrulukla öngören bir biyomarker yada test bulunmamaktadır.
Kanserlerin bir kısmında ise özel bir test gerek olmadan immunoterapi kullanılabilir. Her hastanın kanseri ve hastalığı kişiye özgüdür ve immünoterapi tedavisinden fayda görüp görmeyeceği kanserinin türü, patolojik özellikleri ve yapılacak bazı testlere göre Tıbbi Onkoloji Uzmanınca kara verielecektir.
Sıkılıkla kullanıldığı ve etkin olduğu bilinen kanser türleri: